1.10.15

Tabaklık (Sepicilik-Debbağlık)

Tabaklık benim ezelden beri ilgimi çeken bir meslektir. Günümüzde ölmüş olan tabakçılık özelikle İzmir Bergama’da oldukça meşhurmuş. Günümüzde kullandığımız parşömen denilen kağıt Bergama’dan yayılmış dünyaya. Zaten parşömen ismi de adını Bergama’dan almaktadır. 

Ben de bu ilgimden yola çıkarak bir arkadaşımın vasıtasıyla (arkadaşımın da dedesi aslında tabakçıymış ama iletişim kurmamı istemedi.) Bergam’daki son tabakçıyla iletişim kurabildimi kendisi de aslında işi bırakmış.Fakat İsmail abi sevdiği bu işi 50 yıl geçmiş olsa da yapmak istediğinden sıkça bahsediyor. Kendisi daha çok parşömen yapıp belirli mecralara satıyor. Artık bu meslek onun için daha çok keyif olmuş.



Tabakçılık mesleğinin içeriğine girecek olursak; Ham deriyi kullanılabilir hale getirmek için uygulanan işlemlerin tümüne tabaklama (sepileme) bu işi yapana da tabak ustası (sepici) denmektedir.Tabaklık, derinin kurumadan ve bozulmadan deriyi işleme terbiye etme zanaatının, sepiciliğin bir diğer adıdır.

İşlenen deriler giyim kuşam eşyaları başta olmak üzere pek çok yerde ürün olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanoğlunun ihtiyaçtan doğan avlanma ve avladığı hayvanın derisinden ve kemiğinden yararlanmasının tarihi kendi varlığı ile aynıdır. Birçok kaynak Mısır, Ege ve Anadolu uygarlıklarının dericilikte çok ileriye gittiklerini ve Alacahöyük’de yapılan kazılarda ortaya çıkan mağara resimlerinin, Anadolu’da dericiliğin tarihinin 9000 bin yıl öncesine dayandığını belirtmektedir. Türklerde dericiliğin gelişmesi göçer topluluk olmalarından dolayı olağandır. Dericilik, hayvancılıkla uğraşan kavimlerin ikinci mesleğidir. Orta Asya Türklerinde ve Osmanlı’da da dericilik günlük hayatın bir parçası haline gelmiştir.

Anadolu topraklarının alüminyum bileşikleri ve bitkisel sepileme ürünleri yönünden çok zengin olması yani dericiliğin hammaddesinin bol ve zengin çeşitlilik göstermesi dericilik mesleğinin gelişmesini sağlamıştır. Bu bakımdan bitkisel tabaklamanın Anadolu’da doğduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Grek, Urartu, Hitit, Lidya, Frig, Doğu Roma uygarlığının uzantısı olan Bizanslılar, Persler, Asurlular gibi birçok uygarlığa beşiklik etmiş Anadolu topraklarında varolan dericilik mirasına, 1071 yılından sonra da Orta Asya dan gelen Türk kavimlerinin birikimi de eklenince dericilik Osmanlılar döneminde 16. yüzyılda doruğa çıkmıştır. Bu zanaatın doğudan batıya geçtiği söylenir.

DERİ NASIL İŞLENİR (TABAKLANIR)?

Herhangi bir amaçla öldürülen hayvanın yüzülen derisi canlı organizmadır. Kısa zaman içerisinde işlenmezse bozulur, kokar, atılacak hale gelir. İnsanoğlu bunu önlemek için yüzyıllar boyunca çeşitli yöntemler geliştirmiştir. Derinin bozulmasını önlemek için yapılan işlemlerin tümüne tabaklama dendiğini belirtmiştik. Tabaklamanın yapıldığı yerlere de tabakhane denmektedir.
Derinin işlenmesi iki türlü olup tabaklamada kullanılan malzeme ve uygulamaya göre yöresel değişiklikler gösterebilir. Derinin tuzlama işlemi bilinen ilk tabaklama işlerinden biridir. 

Deriler ya kılları alındıktan sonra ya da kıllı olarak iki şekilde tabaklanır. Kıl dökme işlemi ise kimyasalların kullanılmadığı dönemlerde deri ısıtılıp, nemlendirilerek bakterilerin oluşması için asılıp bekletilirdi. Deri yüzeyinde çürümenin başlamasıyla kıl kökleri de gevşeyerek dökülürdü. Diğer bir yöntem ise deriyi idrar içinde bekletmekti.

Derilerin kıllarının alınması için bir başka yöntem ise, küllü suda bekletmektir. Deriler üç gün küllü suda bekletilir. Kül, derinin kıllarını büyük oranda döker. Kalan tüyler ise kazıma bıçakları ile kazınarak alınır. Tekrar küllü suya atılır. İki gün bekletildikten sonra tekrar çıkarılır. Bol su ile ayak altına alınarak çiğnenir, yıkanır. Kazıma işi gerçekten çok zordur hele ki yaşlı bir insan için epeyce çok zor.



Diğer bir tabaklama işleminde ise, deri üzerindeki kirlerin temizlemesi için suya batırılıp yıkanır daha sonra bir tezgah üzerine gerilerek yapışık etler ve yağlar filo bıçağı denilen bir bıçak ile sıyrılarak kazınır. Bu işleme “etleme” denir. Deriler ortalama 1 metre derinliğindeki çukurlarda (kuyularda) meşe palamutu ve kireç karışımında bekletilerek yumuşatılır, yıkanır ve sonra kireç kuyularına tekrar atılır. Deriler kireçli suda yeteri kadar bekletilir,çıkarıldıktan sonra tekrar yıkanır. Deriler cinslerine göre bu kuyularda 3 aydan 24 aya kadar bekletilebilirler.

Eğer deri kösele olacaksa, iç tarafına alefi denilen karışım sürülür. Bu işlem için, kitre denilen bir bitki kökü ıslatılır, kabarınca koyu sahlep gibi bir hal alır. Karışım bir çuvala konularak süzülür. Bu sıvıya yeterince mermer tozu katılır. Bir miktar da sabun ve balık yağı ilave edilir. Deri hangi renk olacaksa o renkteki boya maddesi de katıldıktan sonra derinin iç tarafına bu karışım sürülerek kurutulur. Bu şekilde kurutulan kösele silindirden geçirilip satışa gider.
Özellikle Güneydoğu Anadolu tabakçılığında ise köpek dışkısı ile tabaklama yapılırdı. Tabaklar köpek dışkılarını fıçılarda su ile eritip derileri yumuşatmak için kullanırlardı. Köpek dışkısı derideki kirecin zararlı etkisini ortadan kaldırır ve aynı zamanda da deriye parlaklık kazandırırdı. 
Köpek dışkılarının özel toplayıcıları vardı. Bunlara sakatçı uşağı denirdi. Bu insanlar kollarına taktıkları sepetlerle yada sırtlarına küfe gibi bağladıkları gaz tenekeleriyle boş arazilerde köpek dışkısı ararlardı. Topladıkları köpek dışkılarını öğleden önce tabakhanelere yetiştirmek için birbirleri ile yarış ederlerdi.

Bu insanların dışkıyı tabakhanelere yetiştirme telaşından “tabakhaneye b..k mu yetiştiriyorsun, ne acelen var?“ deyimi ortaya çıkmıştır.